13 Şubat 2016 Cumartesi

Gidiyorum (14 Şubat öncesi serzenişi)

Son blogtaki yazımı yazalı tam 5 sene olmuş. Ve o sevgili ile evlendim. 3 senedir evliyiz. Şu sıralar da hayatımın en korkunç günlerini geçiriyorum. Kocam sürekli annesine gitmek istiyor. Son 2 haftadır yapmadığım şey göstermediğim ilgi güler yüz kalmadı. Et seviyor diye et yaptım, tatlılar, meyveler, işten gelince güler yüzle karşılamalar, öpücükler, sevişmeler...

Ona öncesinde söylemiştim: "Bak cuma günlerini korkuyla bekliyorum "ne zaman anneme gideceğiz" diye soracaksın diye. Her cuma kabusum oldun" dedim.

Ve dün deli gibi seviştikten sonra dediği ilk şey şu oldu: "yarın anneme gideceğim."

Şunları diyebilirdi: "yarın markete gideceğim" "yarın evi temizleyecek miyiz?" "yarın seni kahvaltıya götüreceğim" "yarın akşam sinemaya gidelim mi" ... ... ...

Bugün Cumartesi. Bütün günüm gerizekalı gibi salonda uyuklayarak geçti. Sinirim bozuk, canım sıkkın.

Yarın da Pazar. 14 Şubat Sevgililer Günü. Çok iyi geçeceğine inanmıyorum.

Ama güzel bir haberim var. Avustralya'ya taşınmaya karar verdim. Buna mecburum. Hayatım boyunca kocam beni her hafta sonu annesine gitmek için evde bırakacak korkusuyla yaşayamam.

Tek bir üzüntüm var, o da Arthur. Onu bırakacak olmak bana çok koyuyor. Çünkü beni koşulsuz seven bir tek o var. Kocam annesine gitmek istemediğim için bana bağırıyor, benimle konuşmuyor, bana küsüyor, beni evde bırakıp beni saatlerce aramıyor. Ama Arthur ne olursa olsun, hep yanımda. Belki mutlu olmam için benim de Arthur gibi olmam lazım. Ama olamıyorum. Ah be Arthur, nasıl böyle saf olabiliyorsun? Seni çok seviyorum. Acaba ben de senin gibi olsam, kocam da beni sever mi? Onun beni sevmesi için, onlar gibi olmam lazım. Olamam. Ben o kafada değilim. Ben benim. Ve beni olduğum gibi takdir edecek, bana böyle aşık olacak birine ihtiyacım var.

Ben bana yaptıklarını hak etmiyorum. Gideceğim. Gitmek zorundayım. Gidersem o da kendine istediği gibi bir eş bulur. Baba olur, çok sevdiği annesi babaanne olur, torununa bakar, gelini evde onunla börek açar, ablasıyla dedikodu yapar ve yaşı geldi mi hassa gidip ölürler. Allah rahmet eylesin.

"Benim ailemi görmem gerekiyor" diyor kocam. Peki, doya doya gör. Benim de kendimi değerli hissetmem gerekiyor. Ve sen her hafta sonu annene gitmek isteyince, ben tek izin günümde gerizekalı bir malla evlenmişim gibi hissediyorum.

Mutsuzum ama 25 yaşında bunları yaşamam. Ben gidiyorum. Gittiğim zaman sana bu blogun linkini atacağım. Bunları okuyacaksın. Acaba ne hissedeceksin?

Önce şöyle diyeceksin: "Nasıl yapar bunu, nasıl gider, ben onun için onu bunu yaptım..."
Sonraları beni millete şöyle anlatacaksın: "Her şeyde vardır bir hayır. İyi oldu gitmesi. Zaten gitmezdi bu ilişki. Bana onu bunu şunu yaptı... Bana şunları bunları çektirdi... Hayatı bana zehretti, çünkü bunları şunları yaptı." SENİ ÇOK İYİ TANIYORUM.

Bunları annene abine ablana yengene eniştene teyzelerine komşularına, seni doğru düzgün arayıp sormayan arkadaşlarına anlatacaksın ve her defasında benzer hikayeleri daha da abartarak anlatacaksın.

Abartacaksın, yalanlar katacaksın. Çünkü seni tanıyorum.

İyi anıları olmazdan sayıp, kötüleri abartarak anlatacaksın. Çünkü seni tanıyorum.

Onlar da anlattıklarına katılacak ve kendini iyi hissetmen için sana beni daha da kötüleyecekler. Çünkü buna sosyal destek diyoruz. Sosyal destek almak için beni kötülemiyor musun zaten?

Neyse, yıllar sonra iki ya da üç gerizekalı çocuğun olacak. Annen o çocukları geliniyle büyütecek ve 4 ayda 1 kez seks yapacaksın. Aynı mahalledeki arkadaşların gibi. Nereden mi biliyorum? Çünkü karıları anlatıyor. "3 ay önce sevişmiştik hala sevişmek mi istiyorsun" diyecek karın sana. Ahh, o zaman nasıl arayacaksın beni. Neyse ki AİLEN var. Benim olmadığım, hiçbir zaman da olamayacağım.

Ben gidiyorum. Ben bulurum hayatımı, ama sana çok yazık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder